7 Ocak 2010 Perşembe

İyiler neden erken ölür?

İyi adamları farketmek zor değildir yaşamda. Kendini sevdirme yeteneğiyle doğmuşlardır. Çaba harcamalarına gerek yoktur onları kabullenmeniz için. Çoğunlukla kibar, düşünceli ve güler yüzlüdürler. İnsanlık ve yaşam hakkında sahip oldukları pozitif düşünce yüzlerine yansımıştır. Çevrelerine yaydıkları ışık, yanında olmasanız bile yüzünüze yansır. Onları gördüğünüzde içiniz aydınlanır ve ferahlarsınız. Yüce bir güç sanki bu adamları yanında toplamak ister gibi erkenden çekip alır. İyi adamlar neden erken ölür sorusu, zihnimi her seferinde kurcalar.
Erken ölürler, çünkü iyi adamlar sadece kendileri için yaşamazlar. Onlar pek çok yaşamı sırtlar ve pek çok insan için de yaşarlar. Dünyada ters giden şeylerden kendilerini sorumlu tutarlar ki bunun tek sorumlusu düzen hakimi kötü adamlardır. İyi adamların olumsuz şeyler için içi içine sığmaz, dar gelir. Hastalıklar onları çok kolay bulur. Halbuki hiçbir şeyi dert edinmeyen insanlar daha uzun yaşarlar. Onlar sadece kendilerini düşünürler.
İçlerinde kötülük olmadığı için iyi adamların, hakkında olumsuz konuşan insanların lafı açıldığında bile ağızlarından bir kötü söz dökülmez, kibarlıklarını asla elden bırakmazlar. İnsana insan olduğu için değer verirler ve kendileriyle yaptıkları ebedi barış başkaları için de geçerlidir. Tek kavgaları, yaptıkları işle ve üretmekle ilgilidir. Üretirler ve ürettikçe ışıkları artar.
İyi adamların yapamayacağı tek şey siyasettir. Siyaset kendi içinde hastalık ve hırstır. Kötü olmasa bile, içinde kötülük barındırma potansiyeli olan adamların işidir. Bu gün çizilen siyaset adamı karakteri, iyi adamların üstünde birkaç beden küçük durur.
Onlar düğmelerini gevşetip işini düzgün yapmaya çalıştıkça, elbise daha da yapışır bedenlerine. Kibar, düşünceli ve bencil olmayan adamların bünyesi kaldırmaz siyaseti. Yine de, bütün zorluklara rağmen yapabildikleri güzel işler unutulmaz.

2 Ocak 2010 Cumartesi

Bir bahar havasıyla yeniden hoşgeldin yaşamak























Buram buram bahar kokuyor bu sabah... Gerçi kışı hiç yaşamadık ama bu bahar havası başka bir heycan veriyor insana. Yeniden kararlar alınır, , yürüyüşler yapılır, hatta yaza hazırlık için kilo verme çalışmaları bile başlar... Ben de bu bahar havasında geride kalan bütün olumsuzluklara hoşçakal dedim sonunda... Ve başladım yine yaşamaya, hayal kurmaya, ümit etmeye....
Bahar mevsimi bir başka oluyor gerçekten... Kış gelmese de karamsarlığını getiriyor... Baharda onu butün güzelliğiyle üstümüzden söküp atıveriyor. Çiçekler de daha tam açmadı ama .... Ah bir de o güzelim sümbüller açtı mı o zaman cennet bu olsa gerek diye düşünürüz çoğumuz..
Bu hayat koşuşturması içinde sanırım hepimizi tek teselli eden bu güzel bahar havasının gelmiş olması... Ama düşündüm de acaba benim çocuklarım bu güzel bahar havasını yaşayabilecek mi, o güzelim sümbülleri koklayabilecek mi acaba?


Bu güzelliği yaşarken sanırım çevremize de özen göstermeliyiz. Baharın tadını çıkarırken ileride çocuklarımızın da bunları yaşayabilmesi için önlemlerimizi almalıyız... Benden sonrasının ne önemi var dememeliyiz....
Yoksa bahar havasını bile yaşayamayan sadece hayatta kalmaya çalışan çıkarcı insanlarla dolduracağız bu dünyayı... Hem de bunu biz kendi ellerimizle yapacağız...

Bu güzel bahar havasının herkesin karamsarlıklarını alıp yeniden güldürebilmesini diliyorum o güzel yüzlerimizi...


1 Ocak 2010 Cuma

Gök yine karardı

Gök yine kararıyor.. Benliğimi hüzün kapladı bile. Biliyorum, uzaksın erişmen güç. Ama yine de ufak umutlar peşinde sürünmeyi yeğeliyorum ben. Sigaramın közü, izmarite yaklaştı bile. Eritiyor yavaş yavaş düşüncelerimi.. Peki ya sen nerdesin ? Yine mi kaçışlar.. Beni bir böcek gibi ezmen niye peki ? Farkettim de bu sefer de birçok soru işareti kaplamış düşüncelerimi. Yanıtını alamadığım kaos girdaplarına neden girmek istiyorsam.. Odamdayım.. Uzun ve bir o kadar yalnız geceyarıları beni bekliyor olsa gerek. Bacaklarımın arasına aldığım kafamı kaldıramaz oldum. Göz yaşları ise umarsız yine bu akşam.. Ve sen hala uzaktasın. Karanlıkta önünü görmek daha kolay değil mi ? Güneş, ayı gölgelediğinde ne kadar da açık gelir insanlara dış kapının mandalları.. Oysa ki; karanlıkta herşey siyahtır. Yanıltamaz seni hiçbir şey.. hiçbir kimse.. Işığımı çaldın sen benim. Yanılıyorum artık sürekli hayata karşı. Gece ya da gündüz.. Düşmekten bıktım.. Tutunacak pekbirşeyim de kalmadı artık. Uzağı düşlemek, uzağı gözlemek tüketti tüm varlığımı. Zamanın acımasızlığını da öğrendim bu karanlık süreçte. Olumsuzluğu öğrendim.. Yoksunluğu öğrendim. Kal orada.. Geliyorum bu sefer sanırım. Bulacağım! Karanlığı izleyeceğim tüm gece.. Sana götürecek beni. Götürmeli.. Gitmeliyim.